Emperyalist Savaşa Bir Adım Daha


by İşbaşı
1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından bağımsızlığını ilan eden 15 devletten 11’i (Belarus, Ukrayna, Kazakistan Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya Federasyonu, Moldovya) 1991 sonunda bir araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurdu. Bu Sovyetler Birliği’nin dağılmasının yarattığı boşluğun yol açacağı kaosu denetim altına almaya yönelik başarısız bir hamleydi. Önce 2005’te Türkmenistan, ardından 2013’te Gürcistan ve 2014’te Ukrayna anlaşmayı parlamentosunda onaylamayarak topluluktan ayrıldı ve birlik büyük ölçüde kâğıt üzerinde kaldı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra emperyalist devletler (ABD, AB ve İngiltere) geride kalan mirası paylaşmak için harekete geçti. Doğu Avrupa’nın eski sosyalist ülkeleri paylaşım masasına yatırıldı. Yugoslavya yedi, Çekoslovakya iki devlete bölündü, Kuzey Makedonya’da ayrı bir devlet kuruldu. 2004 ve 2013 yılları arasında Arnavutluk, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya, Karadağ ve Sırbistan hariç diğer bütün Balkan ve Baltık ülkeleri AB’nin ekonomik, Ukrayna hariç Doğu Avrupa’nın eski sosyalist ülkelerinin hepsi ise NATO vasıtasıyla ABD’nin siyasi nüfus alanı altına alındı.
ABD ve İngiltere kollarını Sovyetler Birliği’nden arta kalan Kafkasya’ya ve Orta Asya’daki ülkelere uzattı. ABD 2001 Afganistan işgali ile “teröre karşı mücadele” adı altında Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan ve Özbekistan hava sahalarını kullanma olanağını elde etti ve bu ülkelerin büyük bir kısmında ABD üsleri kuruldu. Bu faaliyetler Soros Vakfı tarafından finanse edildi. Sivil toplum örgütleri kuruldu, her meslekten tanınmış kişiler devşirildi, medyanın önemli köşe taşları ele geçirildi, paramiliter güçler örgütlendi.
Uygulamalar sivil toplum örgütleri eliyle başlatıldı. Protestolarda paramiliter güçler devreye sokularak sonuç alındı. İlk uygulama güneyde Rusya’nın Kafkaslara açılan kapısı olan Gürcistan’da başlatıldı. Buranın düşürülmesi Rusya’nın izolasyonunda kilit bir öneme sahipti. 2003 seçimlerinin ardından plan devreye sokuldu. Seçimi Şevardnatze kazandı. Muhalefet seçime hile karıştırıldığını ileri sürdü. Protestolar sivil toplum örgütleri eliyle başlatıldı ve darbe gerçekleşti. Şevardnatze istifa etmek zorunda kaldı. 2004’de yenilenen seçimleri ABD vatandaşı Saakaşvili kazandı. Yeni Gürcistan hükümeti; Acaristan, Güney Osetya ve Abhazya’nın özerkliklerini kaldırdı. Rusya’dan Gürcistan’daki üslerini kapatması istendi. Bu plan 2004’te Ukrayna’da uygulandı, AB ve ABD’nin desteklediği aday seçimleri kaybetti. Seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle bindirilmiş kıtalar harekete geçirildi ve seçim iptal edildi. ABD ve AB yanlısı Viktor Yuşçenko iktidara geldi. Donbass bölgesinin özerkliği ortadan kaldırıldı. Aynı senaryo 2005’te Kırgızistan’da başarıyla uygulandı. Mayıs 2005’te Özbekistan’daki uygulama başarısız oldu.
1991-2000 yılları arasında Rusya Federasyonu yaşanan etnik çatışmalar, yağmalar, ekonomik ve siyasi krizler nedeniyle uluslararası bir güç olma özelliğini kaybetmiş gibiydi. Bu durum Putin’nin 2000’de iktidara gelmesiyle değişmeye başladı. Seçimlerde Putin’in rakibi Komünist Parti adayıydı. ABD ve AB, Komünist partisinin kazanmaması için bütün olanaklarıyla Putin’i destekledi. Putin iktidarıyla birlikte Rusya’nın çökmeye yüz tutan kaderi de değişmeye başladı. Rusya yeniden güçlenerek eski Rus toprakları üzerinde nüfusunu artırmaya başladı. Asya’da Çin ve Hindistan’la ilişkilerini geliştirerek uluslararası bir güç olma yolunda ilerledi. Bu durum ABD ve İngiltere’nin Rusya’ya karşı adım adım geliştirilen kuşatma faaliyetlerini hızlandırdı. Rusya bu faaliyetlere kaşı diplomatik protestolar dışında etkili bir tepki gösteremedi. Ama Gürcistan’ın NATO’ya alınması gündeme gelince, Rusya’nın tepkisinin niteliği ve boyutu değişti. Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlık ilanına Gürcistan’ın askeri müdahaleyle karşılık vermesi, Rusya’yı harekete geçirdi. Rus birlikleri Osetya ve Abhazya’ya girdi. Ardından bu iki ülke fiilen Rusya Federasyonu’na eklemlendi. ABD ve İngiltere aldığı bu darbelere karşın; Kafkasya ve Orta Asya’da Rusya’yı kuşatma faaliyetlerini sürdürmeye devam etti. 2020’de benzer bir senaryo Kazakistan’da uygulamaya konuldu ve başarısız oldu. Türkiye, ABD ve İngiltere’nin bu kuşatma faaliyetinde; Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve diğer Orta Asya Cumhuriyetleri’nde, (orduların eğitilmesinde, silah satışı ve altyapı tesislerinin kurulmasında) önemli roller üstlendi.
Rusya’nın güneyden kuşatılmasının diğer bir adımı da Ukrayna’nın NATO’ya alınma girişimiydi. 2010’da Ukrayna’da yapılan seçimi Rus yanlısı Viktor Yanukoviç’in yeniden kazanması ve Yanukoviç’in 2013’de AB ile yapılmış olan ortaklık anlaşmasını imzalamayı reddetmesi, Ukrayna üzerindeki nüfus savaşının ikinci perdesini açtı. Tıpkı 2004’teki gibi protestolar başlatıldı, protestolar kısa sürede silahlı ayaklanmaya dönüştü. Yanukoviç istifa etmek zorunda kaldı. Devlet aygıtının önemli bir parçası haline getirilen, çoğunlukla Batı Ukrayna’da yaşayan Leh (Polonyalı) kökenlilerden oluşturulan aşırı milliyetçi paramiliter güçler (bunlar II. Dünya Savaşı’nda da Nazilerin Ukrayna’yı işgal etmesi ve 5 milyon Ukraynalının öldürülmesinde önemli roller üstlenmişlerdi.) Rusların yoğun olarak yaşadıkları, Kırım, Odessa, Kharkiv, Donetsk, Lugansk gibi kentlerde etnik temizlik olarak nitelenebilecek katliamlara yapmaya başladı. Donbass bölgesinin özerkliği kaldırıldı. Sokakta bile Rusça konuşma yasaklandı. Rusya’nın silah ve askeri personel yardımıyla Donetsk ve Lugansk’ta bağımsızlık hedefiyle başlayan ayaklanmalar sonucunda Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri (Novorossiya Federal Devleti) kuruldu. Ukrayna Ordusuyla, Rus bağımsızlıkçılar arasındaki bu savaş Şubat 2015’te yapılan bir ateşkesle geçici bir sonuca bağlansa da Ukrayna hükümeti yakaladığı her fırsatta bu bağımsız cumhuriyetleri boğmaya çalıştı. 2014 krizinde Kırım bağımsızlığını ilan etti ve Rusya Federasyonu’na bağlanma kararı aldı.
ABD ve İngiltere uzun bir dönemden beri Ukrayna’yı NATO’ya alma planını adım adım geliştirerek silahlandırıyor. Rusya, Avrupa’daki dengeyi ABD ve İngiltere lehine değiştirecek bu hamleye karşılamak üzere Donbass’taki iki cumhuriyeti tanıyarak savaşı başlattı. Bu savaş ne bağımsızlığını ilan eden iki cumhuriyetle Ukrayna arasında ne de Rusya’yla Ukrayna arasındaki bir savaştır. Bu savaş emperyalist güçler en başta da ABD ile Rusya arasında uzun bir süreden beri devam eden düşük yoğunluklu savaşın ileri bir evresidir.
Bu savaşı, birkaç başlık altında özetlemek mümkündür:
Birincisi devam etmekte olan emperyalist savaş, yeni bir aşamaya girmiştir. İçinde bulunulan savaşın karşıt cephelerinin ana aktörleri netleşmiştir. ABD ve İngiltere hegemonyasında yapılan 2021 Haziran NATO Zirvesi, Rusya ve Çin’i düşman taraf olarak belirleyerek bunu açıkça ortaya koymuştur.
İkincisi dün olduğu gibi bugünde ulusal sorun, ulusların kaderini tayin hakkı, emperyalist güçler tarafından pazar ve nüfus alanı bölüşümünün bir aracı olarak kullanılmaktadır. Üçüncüsü, ABD Rusya’nın Ukrayna’ya bu müdahalesini kullanarak Avrupa üzerinde kaybetmeye başladığı hegemonyasını güçlendirmiş, güç kaybeden NATO’yu yeniden konsolide etmiştir.
Dördüncüsü, Rusya kendi nüfus alanını büyütmüş, uluslararası güç dengesindeki konumunu, Çin ve İran’la olan ittifakını güçlendirmiştir. Bu savaş ayrıca ABD’nin ekonomik hegemonyasının kurumlarının ve yaptırım tehdidinin gücünün test edilmesini sağlayacaktır. Beşincisi, Komünist hareketin ideolojik, politik ve örgütsel dağınıklığı, savaşa karşı devrimci mücadeleyi etkisizleştirmekte ve emperyalist devletlerin işçi sınıfı baskısı olmadan, manevra kabiliyetlerini artırmaktadır.
Altıncısı ve en önemlisi, dünyanın emperyalist savaş ve devrimci bir altüst oluşun eşiğinde olduğu bugün komünistlerin önündeki en büyük görev, devrimci hazırlık görevidir, yani işçi sınıfının çoğunluğunun kazanılması için sağlam ve disiplinli bir komünist önderliğin yaratılmasıdır.
Recommended Posts
Kurtuluş İşçi Sınıfının Devrimci İktidarındadır!
Nisan 10, 2023
Kurtuluş İşçi Sınıfının Devrimci İktidarındadır!
Nisan 10, 2023
Kurtuluş İşçi Sınıfının Devrimci İktidarındadır!
Nisan 10, 2023